Suç Toplumu, Çocuklar ve Suçlu Çocuklar
Didim Derneği Üyesi ve aynı zamanda değerli sanatçı “Mesut Çam”ın kişisel sosyal medya profilinden yaptığı bir paylaşım ve bu paylaşımın altına yorum yapan yine Didim Dernek üyesi değerli mimar Ali Budak’ın Mesut Çam’ın paylaşımın altına yaptığı yorum üzerine başlayan ve sonrasında sosyal medya profiline yansıttığı tartışma üzerine bu konu, yaşanan bu tartışma ve fikir ayrılığı basit kişisel bir tartışma olmadığı, sosyolojik bir gerçeklikpolitik bir tavır barındırdığı için dikkatimi çekti. Sevgili Ali Budak’ın “Yoksa, saçıyla, kıyafetiyle kimseyi dışlamaması, herkesle barış içinde, anlayışla yaşaması gerektiğini öğretmeye çalıştığım çocuğumu bu Barış Şenliği’ne nasıl götüreceğim?” sorusunu son derece yerinde bulmam üzerine çıktı bu köşe yazısı.
Okumanızı dilerim.
“Suç Toplumu, Çocuklar ve Suçlu Çocuklar”
Bir çocuğun eline oyuncak geçiyor oyun oynuyor. Kuralları deneyimliyor, yetişkinleri taklit ediyor. Eline fidan tohumu ver ağaç oluyor. Kitap ver okur oluyor. Çocuğun eline taş geçiyor, cam kırılıyor. Eline bıçak, silah geçiyor, can yanıyor. Eline uyuşturucu geçiyor, ne hayatlar sönüyor. Çocuklar ellerinde ne varsa kullanmaktan geri durmuyor.
Bir çocuk çizgi film izleyip süper kahraman da olmak isteyebilir kurtlu, çakallı, silahlı diziler izleyip mafya lideri olmak hayali de kurabilir. Biz yetişkinler de bu durumu değiştirmek için oturduğumuz yerden “Gençlik bozuldu” diye ahkâm mı kesiyoruz?
Kimse doğuştan suçlu değildir.
Çocuk suç işlemez, çocuklar suça sürüklenir. Yoksulluk, sevgisizlik, eğitimsizlik, işsizlik ve görmezden gelinmiş hayatlar ve yetişkinlerin tercihleri cocukları suça sürükler. Çocuklarımızı koruyamıyorsak, geleceğimizi koruyamıyoruzdur.
Ülkemizde eğitim sistemiz nasıl ki ezber ve not üzerine kurulu, adalet ve ceza sistemi de hâlâ cezalandırma üzerine kurulu. Oysa çocuklara ceza vermek onları topluma geri kazandırmıyor, aksine suçun akademisine eğitime gönderiyor. Çocuklar ise cezaevinden mezun olduğunda, elinde diplomalar değil, damgalar oluyor. Ve dışarıya çıkınca da kaldığı yerden devam ediyor dışarıda, kendisi gibi çocukları arayıp buluyor ve sistem suç üretim mekanizması gibi çalışıyor. Biz yetişkinler ise suçun kaynağında kendimizi görmüyor,
suçu çocukların sırtına yükleyip “Suçlu çocuk” Böyle çocuk mu olur?” “Sokağa sıçılmış çocuklar, ya da S.S.Ç diyoruz. İşin kolayı bu tabii.
Değilse bizim yarattığımız sistemde ırkçı yaklaşımların, ekonomik adaletsizliğin, eğitimdeki çarpıklığın, aile içi şiddetin ve toplumsal duyarsızlığın, umursamazlığımızın aynası bu çocuklar demek sorumluluk hissetmek demek. Toplum sürekli suç üretiyorsa, sorun çocuklarda değil, bizdedir. Eğer çocuklarımızı bilmeden istemeden suça sürüklüyorsak, hep birlikte “suç toplumu” olmanın yükünü taşıyoruz. Ama sadece bazılarımızın evine ateş düşüyor.
Nasıl ki “Kadının beyanı esastır “demek erkekleri potansiyel suçlu ilan etmek demek değilse, “Hiçbir çocuk suçlu doğmaz. Irkçılık hastalıktır.” Demek de suçu, suçluyu ya da yaşanan acıyı reddetmek değildir. Nasıl ki masum hayvanları sevmek, sokak hayvanlarının yaşam hakkını savunmak, “Bırakalım o zaman bu hayvanlar sokaklarda istediği gibi insanlara zarar versin sokaklar hayvanların olsun, insanlara çocuklara zarar versinler” demek değildiyse; ne demek olduğunu bildiğimiz ve arkasında durabildiğimiz cümleleri kurmalı ve mücadele vermeliyiz.
Yaşı 18 den küçük olduğu için yaşını büyültüp idam edilen çocuk da bizim çocuğumuz, çocuk yaşta katil olup emniyette bayrak önünde poz verdirilen de bizim çocuğumuz. 4 yaşındaki kardeşine tecavüz edip hayattan koparan abisi de bizim çocuğumuz.
Bu çocuklar bizim. Sevsek de sevmesek de bizim çocuklarımız. Ama linçlemek, ötekileştirmek, cezalandırmak ve suç sistemini beslemek yerine keşke çocuklarımızı sevmeyi ve anlamayı da denesek. Çocuklarımız için her türlü kötülükle örgütlü mücadele edebilsek. İnsanları kılığı kıyafetiyle saçıyla başıyla makyajıyla, giydiği mini etekle, başındaki örtü ile şapkası ya da şalvarı şivesiyle, dinlediği müzikle yakaladığı her detayla anlamadan yargılayan dışlayan ötekileştiren, suça iten sistemin çocukları onlar.
SUÇLU ÇOCUK YOKTUR SUÇLU BU SİSTEMDİR demek de buz gibi sorumluluk hissetmektir. Bu suç yaratma makinasına dönüşmüş sistemle mücadele etmektir.
Selam olsun mücadele verebilene.
Umut Kaşan – Didim