Şüphesiz ki ipini koparıp kaçan danadan yana olduk.

#Bayram ve de #kuban kelimelerini yan yana aynı cümlede hayatımın hiçbir döneminde asla yakıştıramadım. Öncelikle, Kurban Bayramının kutlanmasına vesile olan Kur’an’da da geçen İbrahim Peygamber ve oğlu İsmail ile ilgili çocukluğumda bana anlatılan o acı hikâyeyi sizlere de tekrar hatırlatmak isterim.

Hikayeye ve rivayete göre ” Hz. İbrahim’in Eşi Sare’den bir çocuğu olmuyordu (bazı rivayetlere göre 125 yıl). Yaşlanmalarına rağmen bir çocuk sahibi olamadıklarından dolayı Sare Hatun Hz. İbrahim’i Hacer ile evlenmesi için ikna etti. Hacer ile evlenen Hz. İbrahim’in bir oğlu oldu ve adını İsmail koydu. İsmail biraz büyüdükten sonra Hz. İbrahim oğlu ve eşi Hacer’i alarak Kabe’nin olduğu yere götürdü. Bir çadır kurarak oğlu ve eşinin artık orada yaşamasını söyleyerek yanlarından uzaklaştı.

Çölün ortasında kalan Hacer ve İsmail’in suları bir süre sonra bitince, Hatice Safa ile Merve arasında su bulmak için 7 kere gidip geldi. Su bulmayan Hacer hüzünlü bir şekilde çocuğunun öldüğünü düşünerek çadıra döndü fakat Allah onlara yer altından çıkan zemzem suyunu ikram etmiş ve çocuğu yaşıyordu.

İsmail büyüyüp genç delikanlı olunca babası Hz İbrahim bir kaç gün üst üstte oğlunu kurban ettiğini gördü ve bunun Allah tarafından gönderilen bir emir olduğunu anladı. Hz. İbrahim oğlu İsmail’i yanına alarak kurban edeceği yere doğru yürümeye başladılar. Yürürken Hz. İbrahim, ” Ey Oğulcuğum! Doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün ne dersin?” dedi. (Saffat 102. Ayet) Oğlu İsmail ise ” Ey Babacığım! Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse sabredenlerden olduğumu göreceksin” dedi. (Saffat 102. Ayet)

Bunun üzerine Hz. İbrahim İsmail’i bir kayanın üzerine yatırarak kurban vermek için bıçağı oğlunun boğazına sürttü fakat bıçak kesmemişti. Bu esnada bir ses ” Ey İbrahim rüyayı gerçekleştirdin biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu gerçekten çok açık bir imtihandır.” ( Saffat Suresi 105-106. Ayet) dedi. Hemen ardından Allah Cebrail ile birlikte bir koç gönderdi ve onu kurban etti. Bu imtihandan sonra tüm inananlar Allaha şükretmek ve Hz. İsmail’in kurtuluşunu kutlamak için Zilhicce ayının 10. günü kurban kesti.”

Kurban kesmek, geleneksel fıkha göre sünnet veya vacip bir İbadettir. Kurban Allah’a teşekkür etmek, şükretmek ve varlığına inanışı göstermek amacıyla yapılan bir ibadettir. Kurban kesmek ibadettir, sünnettir, yani farz değildir.

Bir babanın oğlunu kesmeye niyetlenmesi, gökten gönderilen bir koç ile kurtulan evlat hikâyesi benim gibi her çocukta şu sorgulamayı ve soruyu yaratır. “Ya o koç gelmeseydi, ya oğlunu kesseydi!” Çocukken bize büyüklerimizin anlattığı bu acı hikâyeyi de günlerce düşündüğümü bilirim.

Zavallı hayvanların kesilip öldürülmesi, hatta törenle kurban edilmeleri kısmını çocukluğumdan bu yana hiç ama hiç anlayamamakla bilirlikle, benim için hep üzüntü oldu kurban bayramları.

Etli yemeklerden ve sanıyorum etten bile Kurban Bayramları yüzünden nefret ettim. Her sokakta kanlı su arıkları, havada kötü bir koku, her evin önünde ipe asılmış derisi delinmeden ve parçalanmadan yüzülmeye çalışılan bir hayvancığız ve akbabalar gibi o hayvanın başına toplanmış insanlar. Çok çocuktum çok vejetaryenlik ya da veganlık gibi kavramları da bilmediğim için ben uzun süre tabağımdaki etleri ayıklayarak yemek yedim. Çünkü kırmızı etten bile nefret ettim.

Hayvanları çok seven bir çocuktum ve kurban bayramlarından, büyüklerin bu bayramı çok sahiplenmesinden, bıçaktan, kandan ve şehvetle et hesabı yapanlardan nefret ettim. Ben kesilen kurbanların aklını kaybetmiş bir babanın hikâyesi yüzünden olduğunu bilir, Hz. İsmail’in kurtuluşunu kutlamak bir yana,  acıdan ve üzüntüden kendi kendimi mutlu ettiğim minik eğlenceli bayram hayalleri kurardım çocukluğumda. Bağlı halde bekletilen kurbanlık hayvanların tek tek iplerini kestiğimi hayal ederdim. Bayram ziyaretlerinde, zorla elini öpmek zorunda kaldığım kurban kesen her yetişkinin elini tam öperken ısırdığımı hayal edip mutlu olduğumu bilirim. Zaten biraz büyüdüğümde bayram diye, benden büyük diye her eli öpmeyi de reddettim.

Bir yandan da yoksulun yetimin garibin aynı bayram sevincini, yemeklerini de mutluluklarını da paylaşacak olmaları fikrine de hayranım ama her şeyi, pek çok ibadeti günümüz şart ve koşullarına uygunlaştırıp, güncelleştirip, kurban bayramını ise olduğu haliyle devam ettirmek, İslam’ın farzlarından biriymiş gibi sahip çıkmak insanlığa yakışmıyor.

Şüphesiz ki ipini koparıp kaçan danadan yana olduk. Benim için kurban bayramı demek, çölde susuzluktan ölmek üzereyken yer altından çıkan zemzem suyu, kaynak suyu ile yaşayan anne ve evladı demek. Bu acı hikayeden kurbanlık koç bölümünü yaşatıp da Allah’ın mucizesi yer altı kaynak sularını yok edenlerin kurbanlarıyız bana göre.

Tükettiğimiz kadar ürettiğimiz, kansız savaşsız “kurbansız” bölüşmeyi paylaşmayı unutmadığımız, Kurban Bayramının tatillere vesile olmasını dileyerek, bayram havasında huzurlu mutlu günler diler, büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öperim.

Umut Kaşan / Didim (2023)

Yazıyı #Spotify #Podcast üzerinden Dinlemek için

You may also like...