“iç çamaşırlarınızı ve de çevre kirliliği yaratacak türlü atıklarınızı doğaya terk edip gitmeyin”
İnsanlar iç çamaşırlarını ve çevre kirliliği yaratacak türlü atıklarını doğaya terk edip gitmemeli? Zavallı don, hala o ağaç dalında sahibini bekliyor. Bu ayrılmaz ikili kaç gündür oradalar acaba?

Didim Orman Kampı Plajında ağaçta unutulan kalpli şeyin, aşk olmadığından çok eminim. Zira aşk, bile etik bir zeminde değilse geçici bir tatmin ve çılgınlıktan öteye geçemiyor. Sevmenin de sevilmenin de yükü, kendince sorumlukları var. Hiç bir çılgın aşk geride ağaç dalında don – sütyen bırakmaz. (Umut Kaşan)
Geçenlerde, piknik günü deniz kenarı ile barışmak, biraz sessizlik, bolca iyot, bir tatlı huzur için Didim Orman Kampı’nın plajına indik arkadaşımla. Denize bakarak düşünmek ve sohbet etmek için. İnsana bu kadar iyi gelen çok az şey var. Ağaç dallarında şu gördüğümüz ve aslında hiç görmek istemediğimiz bu manzara karşısında da kalakaldık. Ne düşünelim, nasıl düşünelim bilemedik. Acaba kalpli don seven kadın kişisi, ağaç dalına asılı halde onu bekleyen, kendine ait bu iki detayı hatırlıyor mu? Arıyor mu?
Çılgın bir gecede bile isteye çıkarıp kurusunlar diye mi ağaç dalına emanet etti iç çamaşırlarını? Belki kadıncağız nereye ne bıraktığını bile hatırlamıyor. Belki de bu kadın kötü şeyler yaşadı, unutmak ve iç çamaşırları dahil her şeyi geride bırakıp kurtulup, kaçıp gitmek istedi? Hem belki de öncesinde denize girmek için, hiç ıslanmasınlar diye çıkardı sonrasında denizden çıkınca da bulamadı. Geri alacak, giyinecek kadar vakti zamanı olmadı belki. Dilerim iyidir. Yaşıyordur bu kadın.
Tıpkı bir dedektif gibi kafamızdan neler geçti? Kaç başka düşünceyi sorguladık arkadaşımla. Belki de başka bir yerden rüzgar uçurdu getirdi bu ağaç dalına tutundular bu ikisi diye bile düşündük ama hemen sonrasında gelen “Yok ya olamaz! Yan yan yana mı uçtu şimdi bu ikisi? Çok belli ki asmış gitmiş işte buraya” Diyerek düzelttik o saçma sapan düşüncelerimizi. Dedektif gibi arandık, baktık etrafa, sahibini de aradık başka ipuçları var mı diye de aradık. Bir kadın aradık. Günümüzde iç çamaşırlarından bir insanın kim olduğunu nasıl biri olduğunu kestirmek o kadar da kolay değil ama zevksiz bir kadın olduğuna çok emin olduğumuz şu kadından geriye kalan bu çirkin manzara komik mi? Hüzünlü mü? Eğlenceli mi? Çılgın mı? Karar da veremedik. “Ne yaşamıştı bu kadın?”
Dahası acaba hala yaşıyor muydu bu kadın. Hala denizde falan değildir değil mi? Dediğimi iyi hatırlıyorum. Maalesef işim gereği sanırım, benim aklıma tek bir iyi senaryo gelmedi. Memlekette kadın haberleri ile ilgili sevimsiz ortalamaya da bakınca çılgın, aşık, unutkan ve yaşayan bir kadın olmasını diledim içimden. Bir tatlı huzur almak için plaja inmişken, kötü bir haber çıkmamasını diledim.
Hadi ama o kadar da karamsar olmayalım belki de aşk dolu çılgın bir geceden geriye kalanlardır diye düşünmemiz bile zaman aldı. Bu kadın her ne yaşadı bilemiyoruz ama bu ihtimal dahilinde bile yaşadığının aşk olmadığından çok eminim. Zira aşk, bile etik bir zeminde değilse geçici bir tatmin ve çılgınlıktan öteye geçemiyor. Sevmenin de sevilmenin de yükü, kendince sorumlukları var. Hiç bir çılgın aşk geride ağaç dalında don – sütyen bırakmaz.
O zaman ‘E Şıkkı.
Yahu insan iç çamaşırlarını neden bir ağaç dalında unutur da gider? Senin bizim manzara keyfimize engel olmaya, üç kuruşluk huzurumuzu bozmaya ne hakkın var kadın!
Kurumuşlar. Git al!
Umut Kaşan/ Didim